Haksızlığa uğramak ve bunun psikolojisi üzerine instagramda uzun uzun konuştuk. "Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Bir insanı öldürdüğün zaman bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun.." Haksızlığa uğradığınız anda size o adaletsizliği yapan kişinin hakkınızı çalan bir hırsız olduğunu düşünmek nasıl hissettiriyor? Ne yazık ki suya düşen hayallerin, arkadan atılan iftiraların, çirkin dedikoduların, yalanların ve iki yüzlülüğün getirdiği türlü hırsızlıkların adalet sisteminde bir yaptırımı yok. Lakin eğer inanıyorsak, Allah’ın adaletinden şüphe olunmaz. Bu sebeple sen haksızlığa uğradığında ne yapıyorsun derseniz, ben bu hırsızları, annemden öğrendiğim üzere Allah’a havale ediyorum. Tabiki bu sancılı bir süreç oluyor. Düşünsenize evinize girip varınızı yoğunuzu çalan bir hırsız var. Hapse girmesini istemez misiniz. Bunu görmek bilmek cezasını çektiğini hissetmek? Çünkü haksızlık öfkeyi doğurur. Ama arkanızdan konuşulduğunda, olmadık iftiralara maruz kaldığınızda, sizden haysiyetinizi çalmaya çalışan ve hayallerinizi yıktığında sizden umutlarınızı çalan bir hırsızı kimse hapse atmaz. Yaradandan başka… Dolayısıyla, haksızlığa uğradığınızda, hakkınızı çalan o hırsızlar için hissetiiğiniz öfkeyi hiç bir zaman kendinize çevirmeyin. Toplumun ve dünyanın adalet sistemine küsüp izole olmayın. İçe kapanmayın. Yeniden kurun, yeniden kazanın ve en çok kendinize şefkat gösterin. Çünkü ancak siz kendinize şefkat gösterirseniz yaralarınız iyileşir, hırsızların çaldığı şeyler geri getirilebilir….
top of page
bottom of page
Bình luận